7 kişiyle 7-0(Bir gs yalanı daha)

Publié le par hazi

7 kişiyle 7-0 (Bir Galatasaray Yalanı)

Galatasaraylılar, bilhassa 6 Kasım 2002 tarihinden sonra eski bir hikayeyi gündeme getirmeye başladılar. Şüphesiz geçmişte de önümüze sürülen bir şeydi bu ama 6-0’lık hezimetlerinden sonra buna iyice sarıldılar.

Bundan 96 sene önce, yani 12 Şubat 1911 günü oynanan ve 7-0 kaybettiğimiz maç.

Maçın 96 sene önce oynanması bir şeyi değiştirmiyor Galatasaraylılara göre. Aslında “normal şartlar altında” bu doğru olabilirdi. Sene 2098 olduğunda bizim 6-0’ımızın anlamını muhafaza etmesi normal olacak mesela. Çünkü “ahval ve şerait”, normaldi o maçta. Peki 1911’de nasıldı bunlar? Öncelikle futbol iptidai bir şekildeydi. Birazdan özetini göreceğiniz biçimde, şimdi bize olabildiğince tuhaf gelen haller vardı, oyuncuların durumlarında.

Velhasıl, 7-0’lık maç elbet gerçektir, yaşanmıştır ama Metin Oktay’ın keten ağları yırtarak delen golü gibi abartılmış, “7 kişiyle, tam takım ve bütün şartları yerinde olan Fenerbahçe’yi yendik” gibi bambaşka bir hale sokulmuştur.

Aşağıda bu maça dair gerçekleri okuyacaksınız. Maksat, olmuş bir şeyi yok saymak değil, aksine abartıları gerçek eksenine çekmek.

Rahmetli Rüştü Dağlaroğlu’nun “Fenerbahçe Tarihi” isimli kitabından:

Alıntı:
Rüştü Dağlaroğlu 
Galatasaray’ın en farklı galibiyeti olan 12.01.1911’deki 7-0’lık maçın abartılıp, “Ful Fenerbahçe’yi 7 kişi ile yenme" kalıbına sokulması ve zaman zaman reklam konusu edilmesi karşısında, Fenerbahçe kurucularından ve ilk kalecilerden Sayın Hulki Kutluk’un Mayıs 1973 tarih ve 77 sayılı Fenerbahçe Dergisi’nin 14. sayfasındaki sözleriyle bu olayı aydınlığa kavuşturmak mümkündür:

“Ben St. Benoit Lisesi’nde yatılı öğrenci idim. Karyolalarımız eskrimci Feyzi ile yan yana idi. Bir gece, yakınlardaki meşhur Galata meyhanelerinde laternalar çalarken, “İmdat” diye bir feryat duyunca, Feyzi ile yataklarımızdan fırlayıp pencereye koştuk. Müdür Frere Prudance, bizim telaşla pencereden uzandığımızı, bir aşağı hatdan, görünce:

- Yarın izinsizsiniz!.... diye bağırdı.

Ertesi gün Pazardı. Galatasaray ile maç vardı. Ne yapacaktık! Enspektör General Mr. Descoufi’ye gidip, uzun uzun ricalar ettim, yalvardım, ancak, öğle yemeğinden sonra izin verdi. Kadıköy’e sahaya geldiğimde bizim takımın kalesinde haf Hüseyin İzzi’yi görünce hayret ettim. Bana:

- Çabuk soyun. Kaleye geç!... dediler.

Meğer asıl kalecimiz Ali Sait gelememiş. Topçu Harbiyesinde Mühendis Talebe idi. O zamanlar hafta tatili Cuma olduğundan, Pazar günü yapılan bu maça okul müdürü izin vermemiş ve gelememiş. Ben de gelemediğimden, haf İzzi’yi kaleye geçirerek 8 kişi ile maça başlamışlar. İkinci devre 10 kişi olmuşlar. Hava soğuk. Yağışlı. Saha kaygan, etrafta da 40-50 seyirci vardı. Bana, “Çabuk kaleye geç” dediler ama vakit yoktu. 5-10 dakika kalmıştı.

Biz bu maçı anarken, hep, “Kalecisiz Maç” sözünü kullanmışızdır. Takımı da, “Kalecisiz Takım” diye anarız.

Bir noktayı daha işaret edeyim, bu mühimdir:

Galatasaray’ın 7 kişi olduğu doğru değildir. Onların elemanı çoktu. Gerçi maça 7 kişi başlamışlar, sonra 10 kişi olmuşlardır. Bizimkiler 8 başlayıp 10 olmuşlar. 2 takım sahadan 10’ar kişi olarak ayrıldılar.

O mevsim bizim takımın sahaya tam olarak çıktığı nadirdir. Oyuncumuz yoktu. Kulüp dağılmak üzere idi. Çok defa takımı başka kulüplerden ödünç oyuncularla tamamlardık.
Görüldüğü üzere, 1911 ve günümüz şartlarını karşılaştırmak değil, bizim için o zamanki şartları hayal etmek dahi zor. Yukarıda da söylediğimiz gibi, 7-0’lık maç bir yaşanmışlıktır ama saptırılması ve başka şekle sokulması da gülünçtür.

Galatasaray camiasının en göze batan huyuna, yani “yalanları ve abartıları sürekli anlatıp, onlara inanma” özelliğine bir örnek daha.




Alıntı:Antu Forum(Cartman)

Publié dans Fenerbahçe

Pour être informé des derniers articles, inscrivez vous :
Commenter cet article